Yeni Yoga Hocalarına Tavsiyeler
Hocalık eğitimini yeni bitirmiş, yoga dersleri vermeye başlamış ya da yoga dersleri vermek isteyen ya da yoga dersleri verecek, nihayetinde yoga eğitmenliğini kendine yaşam yolu edinmenin başındaki yepisyeni yoga hocaları için 10 öneri:
Hayatta hiçbir meslekte olmadığı gibi yoga hocalığında da hemen her şey çok hızlı ve iyi bir şekilde, tam da hayal ettiğiniz gibi gelişeceğini düşünmeyin. Hop, hani yoga hocaları olumsuzlama yapmazdı? demeyin. Evet şu an her şey çok yolunda, olumlaması sizi A noktasından B noktasına götürür mü bilmem ama yoga hocalığı yolu da her işin yolu gibi uzun ve meşakkatli.
Emek vermeniz, hakkınızı istemeyi öğrenmeniz, sonra daha çok emek vermeniz, okumanız, araştırmanız, aldığınız eğitimde duyduğunuz her şeyi bir de kendiniz araştırmanız, ağzınızdan çıkanı kulağınız duymanız, daha da çok emek vermeniz, tüm bunları yaparken de merkezinizde kalmanız gerekiyor. Bunun içinse mutlaka kendi yoga uygulamanıza devam etmelisiniz.
Kusursuz bir yoga hocası olmaya çalışmayın, kendiniz olun; gerisi zaten gelecek. Size sizin gibi öğrenciler gelecek. Sizin aradıklarınızı arayan, sizin değer ve önceliklerinize sahip ve illa ki sizin çözmeye çalıştığınız benzer problemlere ayağı dolanan öğrenciler.Siz onlara iyi geleceksiniz, onlar size.
Kendinizi sizin sahip olduğunuz fiziksel ve çevresel koşullardan bambaşka koşullar sahip diğer hocalar ile karşılaştırmayın. Onun hayatı sizinki kadar zorluklarla dolu olmayabilir ya da tam tersi, unutmayın. “ Walking in my shoes” diye Depeche Mode şarkısını yapmış, dinleyin.
Kimsenin sizin başarınızı yoga pozlarını ne kadar iyi yaptığınızla ya da meditasyonda ne kadar uzun oturabildiğinizle ölçmesine izin vermeyin. Öğrencilerinizin de, eğitmen arkadaşlarınızın da, stüdyoların da, hocanızın da. Mesela hiç ısınmamışken ve derin ortasında katılımcının derin bir arkaya eğilmeyi ya da bir kol dengesini sizden göstermenizi istediğinde yapmayın. Siz o dersin öğretmenisiniz, şovmen’i değil, hatılarlayın, unutana hatırlatın!
Örgütlü, kurumsallamış ve gerçekten sizin de inandığınız, gönülden bir şekilde desteklediğiniz bir kurum için ya da sebep için bağış toplamak amacı ile olması dışında kimseye ve herhangi bir yerde ücretsiz ders vermeyin. Çok üzülerek söylemeliyim ki ücretsiz ders verirseniz insanlar verdiğiniz emeğe daha az saygı duyup derslere devamlılık göstermeyecek, gelmeyi erteleyecek, dersler kalktığına da sanki borçluymuşsunuz gibi ilk önce gelmeyenler isyan edeceklerdir.
Deneyim kazanmak için gönüllü ders vermekten ziyade ders vermek için hiçbir fırsatı kaçırmayın. Bunu yaparken de üçe beşe bakmayın. Üç beş siz emek verdikçe zaten gelecek. Saati, mekanı, şartları bahane edip daha iyi şartları olan derslerin gelmesini beklemeyin.
Derslerinize kaç kişi geldiğini dert etmeyin. Büyük stüdyolarda dersinize 30 kişi girer, ezbere bildikleri pozları bir de sizinle ezberden yapabilir ama dersinizde sadece bir kişi olur ve yepyeni bir deneyim yaşayabilir ve o da size yeter. 30 kişilik dersten biraz para, 1 kişilik dersten hem biraz para belki de hep sizinle olacak bir öğrenci kazanmış olursunuz.
Verdiğiniz hizmetin karşılığında para istemekten, elden verilen parayı göğsünüz gere gere almaktan çekinmeyin. Emeğinizin karşılığını almak emeğinize ve kendinize duyduğunuz saygının en önemli parçalarından biri.
Ders yoksa, gani gani dersler gelmiyor, stüdyo sahipleri kapınızı çalıp “bu dersi illa sen ver” demiyorsa siz ders yaratın. Evinizde ya da bir arkadaşınızın evinde gruplar dersleri kurun. Arkadaşlarınızı teşvik edin. Onlarla her görüştüğünüzde sizdeki - hem bedeninizdeki hem ruh hali ve hayata yaklaşım tavrınızdaki- değişimi gördüklerinde zaten hemen yogaya başlamak isteyecekler. Hevesle istediklerinde onlar için orada hazır olun. Size iyi gelmiş bir şeyi size iyi gelen insanlarla paylaştığınızda ve onlara da ne kadar iyi geldiğini gördüğünüzde tadacağınız saadet hiçbir şeye değişilmeyecek kadar leziz ve anlamlı olacaktır.