Teknik konuşmak gerekirse…
Deneyimli ve yetkin bir uzmanın gözetiminde ilk önce korku faktörünü ertelemek için duvar yakınında çalışılabilir. Uygulayıcı duvara kendini güvende hissedebileceği bir mesafede konumlandıktan sonra sıçrayarak duvarı bulabilir. En basit haliyle aşağı bakan köpek pozunda başlayan interoseptif haritalama yetisi duvarın da güvencesi ile yeni bir boyuta ilerler böylelikle. Zamanla başın üstüne sadece kalp değil kalçalar da ve nihayetinde ayaklar da yerleşmeye başlayacaktır. Düzenli pratik devam ettikçe ve duvar destekli çalışmalar ile özgüven arttıkça, uygulayıcı ilerleyen bu yeni beden haritasına daha çok hakim oldukça duvardan uzaklaşma zamanı da gelecektir. Hemen olmasını beklemeyen. Tekrarlıyorum sürece güvenin. Hiç bir el duruşu yoktur binlerce bebek tekmesi atmadan doğsun. Ve odanın ortasında ellerin, alt kolların ya da başın üstüne gelmek; kişinin bedeni ile yaşayacağı deneyimlerin en güzellerinden biridir. Duvarın yokluğu psikolojik olarak kolay olmayacaktır, unutmayın. Hele de uzun süre duvar ile çalıştıysanız, ona gereğinden fazla bağlanmış olabilirsiniz. Size önerim düşmeyi çalışmanız. Nasıl yani demeyin. Pozu yapmak için pozdan nasıl düşülür’ü deneyimlemek hem duvarsız sıçrama korkunuzu yenmenizi hem de pozu tutamayıp diğer tarafa düşeyazarsanız güvenli bir şekilde yere inmenizi sağlar. İnteroseptif ve propriyosepsiyon duyular için harika bir kendini geliştirme çalışması. Bonus ise bol bol eğlenmek olacaktır. İyi düşmenin sırlarından biri de budur. Fazla ciddi ve gergin olmayın, tutamadığınız yerde bırakın ve biraz adrenalin bol kahkaha ile eğer omuzlarınızın açıklığına ve belinize güveniyorsanız diğer tarafa ya da yan tarafa düşmenize izin verin. Yan tarafa düşmek her zaman el bileği, bel, omuz gibi eklemleri korumak adına daha güvenli olabilir. Düzenli pratik ile güçlenip esnekliğe kavuştuktan sonra duvarda ters durma haritanıza daha da hakim bir şekilde düşmeyi de öğrendiğinize göre odanın ortası aşağı bakan ağacınızı* dikmeniz için hazır! Artık yer çekimine meydan okuyarak sadece iki eliniz üstünde durmak için hazırsınız. Yapmanız gereken, bu sefer odanın ortasına düzenli pratiğe devam etmek. Denemek, denemek ve denemek. Yılmadan denemek. Tam olarak Becket'ın dediği gibi “hep denedin hep yenildin.olsun.yine dene, yine yenil, daha güzel yenil” Ama sonra denedikçe, düştükçe, bazen 2 bazen 4 saniye tuttukça, tutmalar çoğalacak düşmeler azalacak; çünkü haritalama da, haritayı okuma da, güçlenme de hala gelişiyor olacak. Denemeye devam etmek önemli ama önemli bir başka nokta da bunu takıntı haline getirmemeniz. Ne kadar takıntı haline getirir pozu kovalarsanız, pozun nihai hali sizden o kadar uzaklaşacaktır. Çünkü yoga pozlarını gerçekleştirmede aslolan sadece güç ve teknik değildir. Nefes hep en merkezi öğedir. Ve eğer takıntı halinde pozu yapmaya çalışırsanız zihin saplantı içinde olduğu için nefesiniz rahat akmıyor olacaktır. Bu takıntı halinden uzaklaşmanın ve mesafe almanın yollarından biri de pozun zeminini her seferinden yeniden hazırlamanız olabilir. Omuzları ellerin üstünde hizalayıp nefesi dinlemeden sürekli sıçrar ve olur da bu sefer tutarsa derseniz hem gücünüzü tüketir hem de şevkinizi kırarsınız. Zaman verin, yapmaya çalıştığınız şey kolay bir şey değil. On seneler boyunca yer çekimi ile kurduğunuz, derinlere kök salmış, her gün yataktan kalkıp yatağa girene kadar saatlerce pratik ettiğiniz ilişki biçimini tam tersine çevirmeye çalışıyorsunuz, bir düşünün ve sürece güvenin.
Özellikle kadınlar, haydi ellerinizin üstüne
Çok sevdiğim bir yoga hocam anlatmıştı; “ne zamanki odanın ortasında ellerimin üstüne kalktım, ondan sonra insanların gözünün içine bakabilmeye başladım” diye. O güne kadar dolup taşan yoga derslerinde onca insanın karşısına geçip ders vermiş ama tam karşısında ağzının içine bakıp dinleyen onca insanın gözlerine bakmadan yapmış bunu. Ve yine aynı hocam, duvarın dibinde umutsuzca nefes nefese kalça ve bacaklarımı omuz ve dirseklerimin üstüne getirmeye çalıştığım “pincha mayurasana” pozunda (alt kolların üstünde dengede durduğunuz bir asana) hiç hazır olmadığımı düşünürken tutup 5 saniyeliğine bacaklarımı kaldırmıştı. O beş saniyenin her saniyesini yere düşüp öleceğimi düşünerek, kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi panikle geçirirken o beş saniye boyunca derslerini ve kendisini çok sevdiğim hocam en nefret ettiğim insana dönüşmüştü. İndiğimde bunu neden yaptığını anlayamadığım için oldukça öfkeliydim de. Ben ona bu kadar öfke doluyken bilmediğim şey onun içimdeki cesareti uyandırmaya çalışmasıydı. Yapabileceğimi görmemi istiyordu. Ölüyorum zannederken hayatta kalabileceğimi deneyim etmemi.
Üstünden yıllar geçip de deneyimli bir eğitmen haline geldiğimde ben de derslerime katılanları cesaretlendirmek ve onları sınırlarını aşmaları için yüreklendirmeyi yoga derslerimin bir parçası haline getirdim. Özellikle kadınların odanın ortasında hem mental hem de bedensel olarak bu kadar güçlü bir pozu tutmalarını önemsiyorum. Kollar konu olunca kadınlar bu pozlara daha dezavantajlı başlıyor. El bilekleri narin ve ince, trisep kasları ise bir erkeğin yanında doğal olarak yok bile. Ama denedikçe güçleniyorlar, güçlendiklerini gördükçe kendi güçlerine güvenleri artıyor. “Ben yapamam”lar duyulmaz oluyor. Bu süreci sadece “güçlenme” diye tanımlamak istemem. İçimizdeki gücü uyandırdığımız bir yer yoga matı. Zaten varolan ama sindirilmiş ya da bastırılmış, saklı kalmış güç ile temas kurduğumuz bir yer. Kendi hayatlarımızda cesaret gösteremediğimiz noktalara ışık tutacak kadar da anlamlı buluyorum.
Yoganın özüne de çok uygun düşen etkileri var ters duruşların. Yoga bir özgürleşme yoludur. Önce beden sonra zihin en son ise kalp özgürleşir. Bu yola dikilen en yüksek duvarlar korkulardan yapılmadır. Düşmekten korkmamak özgür bir beden için mümkündür, düşmekten korkmayı bırakmak zihin için bir özgürleşmedir ve düştüğünüzde buna kahkahalar ile gülmek ise özgür bir kalbin işidir.
X- Faktörü: Düşme Korkusu
Bazı yoga hocalarının telkin ettiği gibi korku gerçekte olmayan sadece zihnin yarattığı bir şey değil. İnsan genetiğine işlenmiş, türün devamını sürdürmesi ve hayatta kalması için oluşturulmuş güvenlik mekanizmaları var. Daha önce hiç yılan, zehirli örümcek ve kuş görmemiş çocukların bunları ilk kez gördüklerinde verdikleri tepki korku. Korku öğrenilmiş bir illüzyon değil, gerçek. Var ve iyi ki de var da tek parça ve hayatta kalıyoruz. Bir an orada sizi odanın ortasında tepe taklak gelmekten alıkoyacak kadar kesin ve net iken siz o odanın ortasında saniyelerdir ellerinizin üstündeyken hiç olmamış gibi yok. Tutamadığınız zaman düşerken bir an var ama sonra yere inerken yine yok. “Bir an var bir an yok”. Korkuyu tamamen bırakın ve ellerinizin üstüne atlayın demeyeceğim. Verebileceğim öğüt “korkunun sizi yönetmesine izin vermeyin, onu yönetecek olan sizsiniz.” Kişinin duyguları üstünde kontrolü yeniden eline almasının yollarından biri yoga. Bu anlamda yogaya çok inanıyorum. Sadece korku değil endişe, atalet, bağımlıklar, yeme ve içme bozuklukları, kararsızlık, kafa karışıklığı gibi pek çok duygu ve duygu kokteyli karşısında da yoga ve meditasyon harika araçlar. Ters duruşlar, insan evladının en temel korkularından biri olan düşme korkusu ve bu korku ile kurduğunuz ilişki üstünde çalışabileceğiniz asanalar. Ve aslında üstünde çalıştığınız her poz gibi dengenin üstünde çalışıyorsunuz. Bu kasların, kemiklerin iskeletin dengesi olduğu kadar korku duyma dengesi için de geçerli. Kendimi korumak için ihtiyacım olan korku ve gelişmek, değişmek için ileriye bir adım atabilmek için ihtiyacım olan korkusuzluk ve ikisinin sürekli değişen dengesi. Denge. İnsanca bir yaşam için su gibi, hava gibi, besin gibi bir ihtiyaç. İster ellerinizin üstünde olun ister yolda iki ayağınızın üstünde yürüyün, düşmeyi kimse istemez, ama düşmek bazen iyidir, bize dengeyi hatırlatır. Önemli olan özünde iyi düşebilmektir ve fikrimce en büyük maharettir çünkü iyi düşerseniz yeniden kalkıp yürüyebilirsiniz. Aranması gereken düşmeden yürünen bir yol hayali yerine düşme ve ilerleme arasında dengeyi ne kadar hızlı ve sağlam ihdas ettiğimiz bir yoldur. Hep yoga hocaları söyler; yoga yapmaya başlayınca hayat daha iyi olmayacak ya da sen bir anda çok daha iyi bir insan olmayacaksın. Hayatın iniş ve çıkışları devam edecek. Değişecek olan bu iniş ve çıkışlar ile kuracağımız ilişki. Savrulmadan, merkezimizde kalarak, denge noktasına olabildiğince hızlı ve hasarsız -ya da az hasarlı- geri dönerek. Ters duruşların ya da yoganın size vereceği budur. Gerisi ise hayatta ya da Instagram’da paylaşacağınız hikayedir.
* El duruşunun yogada sanskritçe asana ismi adho mukha vrksasana’dır ve Türkçe’ye birebir “aşağı bakan ağaç” olarak çevrilebilir.