endişe bozuklukları

Endişe Bozuklukları ve Yoga

En sıcak yaz gününde boynumuza dolanan tüylü peluş: Sebepsiz Korku ve Endişeler

Önemli zamanlardan, büyük günlerden önce heyecan ile hızlanmaya başlayan kalp; beklenen ya da arzulanan durumların yarattığı telaşların yerden hafifçe kestiği ayaklar, küçük gerginliklerin büyüttüğü göz bebekleri; motivasyonu artıran dozunda kaygılar, acabalar, inşallahlar, hadi bakalımlar, vira bismillahlar hayatın birer parçası. Ancak kimimizde hemen bir adım ötede bu tatlı telaşlar (bazen ortada o tatlı telaşın kendisi dahil hiçbir sebep yokken bile) bir anda terleyen ellere, dönen başlara, bağı çözülen dizlere, bozulan bağırsaklara, tıkanan nefeslere karışabiliyor ve endişe bozuklukları, panik atak denen mayınlı bölge başlıyor. Tıpkı çocukken korkunun karanlık yüzünün biraz hayal gücü ile yatağın altında yuvalanan canavara dönüşmesi gibi. Bu sefer o tüylü yaratık yetişkinlikte yatağın altından çıkıp ensemize dolanıyor. Bu sadece eğlenceli bir benzetme değil, çünkü endişe bozukluğu yaşayan kişilerde, direk orta beyindeki neyden korkup neyden korkmamamız gerektiğini bize söyleyen bir zamanlar ormanda hayatta kalmamızı sağlamış hızlı ama biraz da kör, duyguların kralı amigdala, beynin bilinçli ve makul ön lobdaki duyusal kortekse danışmadan ve vakit kaybetmeden acil durum çanına asılıyor ve avaz avaz sirenler beyin sapından yani enseden aşağı doğru çalmaya başlıyor. Önce ensede küçük bir karıncalanma hissi ile başlıyor. O yüzünü hiç görmediğimiz ama hayal ederken aklımızı oynatacak gibi olduğumuz canavarın tüyleriyle gıdıkladığı enseden tüm omurgaya "kaç ya da dövüş" sinyali yayılırken ortada ne kaçılacak ne de dövüşülebilecek somut gerçek bir tehdit olmayınca eller terlemeye, kalp atışları hızlanmaya, nefesler sıklaşmaya, dizlerin bağı çözülmeye, bağırsaklar hareketlenmeye, sesler titremeye başlıyor. İçerde deli gibi sirenler ötüyor, acil durum var ama dışarıdan bakınca görünürde hiçbir şey yok. İçerdeki tepki sanki o korkunç canavar tüm çirkinliği ile odanın içine dalmış gibi ama dışarıda ortam süt liman, ne zamandır görüşmeyip bir cafede buluştuğunuz arkadaşınız çatalını ağzına götürüyor, domatesli spagettisini "hüp" diye içine çekiyor, ağzını peçetesi ile yumuşacık silip tatlı tatlı yüzünüze gülümsüyor. O hayatınızı tehdit eden canavarı sizden başka kimse görmüyor ve bu yüzden bu tip bozukluk ve sıkıntı yaşayan kişileri en yakınları bile anlayamıyor. Anlayamazlar. Çünkü dışarıda hayat bildiği gibi akıyor. Sirenleri sizden başka duyan yok. maalesef tam da bu yüzden empati de kuramıyorlar. Haklılar. Çünkü ortada bir canavar yok, ortada bir tehdit yok. Sadece his var, sebepsiz ya da abartılı korku var, fazlaca endişe ve kaygı var. 

Kimimizde biraz genetik, kimimizde biraz öğrenilmiş, kimimizde travma sonrası ortaya çıkan, kimimizde uzun süren zor zamanların, yılların buruk meyvesi. Bazen bir uçak yolculuğunda, bazen neşeli bir kalabalık içinde bazen önemli bir sunum öncesinden bizi ele geçiriyor. Ölecek gibi sanmak ya da delireceğinden korkmak. Çeşit çeşit ama ortak noktası bozulan nefes ve dolayısı ile kalp ritmi, hormonlar, salgılar, beyin iletişiminde bazı kısa devreler derken küçük bir psikolojik ve duygusal felç hali. 

 Çok sevdiğim bir yoga hocasının dediği gibi: özgürce nefes almak bir cesaret işi. Korku ve yüksek endişe varsa nefes özgürlüğünü kaybetmeye, duygu ve düşüncelere esir olmaya başlıyor. İyi haber şu ki yoga ile kronikleşen ya da arada bir ortaya çıkan bu felç halini yönetebilmek, üstesinden gelebilmek mümkün. Biraz cesaret ile özgürce akan nefes için gerekli olan yolları açmak, genişletmek ve parlatmak; bedeni yeniden kaybettiği hizasına getirip nefesin engellenmeden akmasını sağlayabilmek: Tam da yoganın çalıştığı alanlar. Çünkü nefesimiz neredeyse biz de oradayız. Zihnimizi ve hayal gücümüzü 5 dakika ya da 5 saat sonrasının felaket senaryolarından çekip tam şu ana, nefesin ve nefesin içinde aktığı bedenin olduğu yere geri getirmek endişe yönetiminde ilk dev adım. İkinci adım, nefesin doğal ve özgür bir şekilde akmasını sağlayacak duruşa bedeni davet etmek. Son adım ise bedeni, nefesi ve zihni aynı alanda bir araya getirip senkron ve uyum kazandırmak. Sonrası kendiliğinden gelecek bir sürecin ilk ve en önemli adımları olabilir.

Yoganın bana açtığı yol sayesinde havaalanına otomattan para çekmek için dahi giremeyen bir duygu durumundan 1 sene sonra tek başıma New York’a uçmak üzere 23g numaralı koltuğuma, yanında ekranı tekmeleyen bir buçuk yaşında bir velet ve annesinin kucağında sürekli ağlayan 6 aylık kardeşi ile 11 saat uçmak üzere yerleşiyordum. Çünkü yoga bana göstermişti ki -nefesim neredeyse ben sade ve sadece oradaydım. Bir an 23g numaralı koltukta. Bir süre sonra gökyüzünde binlerce fit yükseklikte, iki kıta arasında, okyanusun üstünde. 

Unutmayın: Nefesiniz neredeyse siz oradasınız. 

En yakın Endişeye Karşı Yoga Terapi Atölyesi’ne katılım ve kayıt için buraya göz atabilirsiniz.