Yogabakkalı Ağustos Mektubu

Hayatıma 18 yaşında deprem çantası 40 yaşında ise yangın çantası girdi. Bir ihtimal olarak, ne olur ne olmaz diyerek. Bir başka temmuz gecesi de sonik patlamalarla dolu gökyüzü altında, en üst kattaki dairemin yatak odasında kafamı gökyüzününün altından daha güvenlidir diye umarak yatağın altına sokmaya çalışırken bir mülteci çantasının içine ne konuru tahayyül etmişliğim var. Halbuki gönül piknik çantası ile kırlara, şelalelere, deniz kenarlarına gitmek ister değil mi? Ama işte hayat bir piknik değildir çoğu zaman, fay hatları kırılır, ormanlar yanar, savaşlar çıkar. Hiçbir şey olmasa bile insan yaşlanır, insan hastalanır ve insan ölür.

Ey cemaat Buda’yı nasıl bilirdiniz? 

Buda’yı bir kehanet üstüne zevk’ü sefa ile dolu biri kışlık biri yazlık saraylara, saray bahçelerine kapatan babası ister ki oğlunun ayağına taş değmesin. Taş değmesin ki Buda kehanette dendiği gibi dünyanın gözündeki perdeyi kaldıracak bir ermişe dönüşmesin. Bilgelik yolu böyledir çünkü, ayağına taş değe değe, kafasını taşlara çarpa çarpa pişer kişi. Buda’nın da kuzey kapısından çıktığı her şeyin başlangıcı ilk yolculuğunda karşısına saçı beyazlamış bir yaşlı çıkar. Buda o kadar saftır ki, dünyadan bihaber bu nedir der? Ne nedir der içine tanrı saklanmış arabacı. Saçları neden böyle? Yaşlıların saçı beyazlar efendim der arabacı. Yaşlılık nedir der Buda şaşkın. İnsanlar zamanla yaşlanır efendim der arabacı ve arabasını sürmeye devam eder. Yine bir gün Buda arabacısı ile bu sefer doğu kapısından terk eder sarayı. Bu sefer yolda hasta bir adamı taşıyan bir araba vardır. Buda yine şaşkın, ilk kez görür böyle bir şey ve sorar. Arabacı der ki efendim bu adam hastadır. Ne demek hasta der Buda. Arabacı insanlar yaşlanır ve hastalanır der. Buda’nın gözleri düşünceler ile dolu, biraz daha sislenir. Ve sarayın güney kapısından çıkılan 3. bir yolculukta kapının dışında bekleyen ölümdür. Ölü bir adam. Buda daha da şaşkın, merakla sorar peki bu nedir arabacı, der. Arabacı ölüm’dür efendim, der. İnsanlar yaşlanır, hastalanır ve ölür. Buda ilk kez ölümü duyar. Onca yıl babasının binbir çabası ile uzak tutulduğu acı gerçekle çarpışır. Dünya acı doludur. Çünkü insanlar doğar, yaşlanır, hastalanır ve ölür. 

Ne büyük keder…

Artık Buda eski Buda değildir. Saraydaki eğlence ve sefahatten uzak durup ağaçların altında tek başına oturup gözü uzaklarda düşüncelere dalar. Ayağına taş değmesin istediği oğlu kralın, yeni doğmuş oğlu dahil sahip olduğu her şeyi arkasında bırakıp saçını kazıyacak, bir dilenci olarak yollara düşecek, kendine türlü türlü eziyetler edecek, ölmek sınırına gelecek böylece o dönemin hakikati arayış yolu olan çileciliği seçecektir. Ama bir gün,  açlıktan neredeyse ölmek üzereyken Buda vazgeçer. Bu eziyetin içinden belli ki doğacak herhangi bir hakikat yoktur. Ama varılacak nokta ne olursa olsun, ateşin üstünde yürünen bir yol kişiyi başka bir kişi yapar. Ateşin üstünde yürümüş bir kişi. 

Piknik yaparak, hayatında sadece piknik çantası hazırlayarak kimse bir şey öğrenmiyor, İngilizce’de  bir deyim var “it’s not a picnic” kolay değil anlamında.

Diyorlar ki bazı ülkelerde insanlar sadece piknik çantası yaparak mutlu mesut yaşıyormuş. Evet var böyle ülkeler. Bugün piknik çantalarını zamanında emperyalist dedelerinin sömürge ülkelerden edindikleri zenginlikler ile dolduruyorlar evet. Sonra adı sosyal devlet oluyor zannediyoruz. Ernest Mandel’in birebir şahidi olduğu, faşizme karşı direndiği  2. dünya savaşı ile ilgili çok yerinde ve sarsıcı bir tespiti vardır, der ki 2. dünya savaşının insanları bu kadar dehşete düşürmesi ve böylesi bir yıkım yaratmasının sebebi batı ülkelerinin sömürgelerine doğallıkla yaptıklarını, Avrupa’nın ortasında birbirlerine yapmış olmaları idi! Ağustos ayının öğleden sonrasının en tepedeki güneşi gibi göz yakan ve apaçık ortada olan bir gerçeğin dile getirilişi. Ve sevgili okur insanlar gerçekleri sandığınız gibi, çokça da teşvik edilir yapıldığı gibi sevmez. Tırım tırım kaçar. Gerçeklere bakmak düz, ortalama kişi işi değildir. Post-truth (hakikat sonrası) dedikleri şu dönemde benim artık hazzetmediğim bir soru vardır. Artık dışarıdan gelmez olmuş bir soru. Oto sansür misali  herkesten önce bizim kendimize sorar olduğumuz soru. “Kime göre doğru kime göre yanlış?” Özellikle de bir şeyin yanlış olduğunu bir şekilde kendimize itiraf etmek istemeyip duygusal ya da maddi ya da basit çıkarlar, kolaylıklar uğruna “yanlış” olduğunu bildiğimiz seçeneği “doğru” kıyafeti giydirip saçını tarayıp makyajını bilumum bahaneler ile yaptıktan sonra kolumuza takmayı tercih etmeden hemen önce sorarız bu soruyu. Bir ara sosyal medya ağlarında daldan dala konan güzel bir cümle vardı: Herkes ne yaptığını çok iyi biliyor, biraz da bunu konuşalım.

Hayat ACI’dır.

Buda  der ki kendimizi kandırmayalım hayat ACI’dır. Ama der bunun çaresi var. Kişi 8  doğru uygulama yolu ilkelerine bağlı kalırsa acı yaratmayı durdurabilir ve ızdırap dolu bir hayattan özgürleşebilir. Ne olduklarını tek tek saymaya gerek yok, doğru düşünce, doğru söz, doğru edim, doğru geçim kaynağı diye sıralamaya başlar. Talebeleri “Buda Buda, iyi güzel diyorsun da kime göre, neye göre doğru?” diye itiraz etmişler midir bilmem ama şunu biliyorum ki içerde neyin doğru neyin yanlış olduğunu öyle iyi biliyoruz ki. Bir durmak, bir konuşmayı bırakmak, bir dinlemek, bir susmak yeter. Derler ya elini vicdanına koy.

E buda olmak kolay değil. Bugün gerçeğe bakmak bir çeşit kahramanlık sahiden de. Belli ki Buda’nın yaşadığı 2500 yıl önce de öyle imiş. Kahraman kişi hakikatin peşine düşer ve hakikatin onu dönüştürmesine izin verir. Bu 2021’de de böyle.

Buda’nın  babasının korktuğu olur. Kehanet çıkar, Buda “her şeye sahipliği” terk eder, hiçbir şeyin sahibi olmamayı seçer. İnsanlığın gözünden cehalet perdesini kaldırmak yolunda der ki kendi ışığında yürü. 

Hakikati gösterecek olan o ışık.
 

Bu mektupta geçen bahisler ilginizi çekti ve daha fazla okumak ister iseniz şu 2 kitap ile başlanabilir:

Buda’nın Öğretisi - Thich Nhat Hanh - Okyanus Yayınları

Marksizme Giriş - Ernest Mandel - Yazın Yayıncılık

Nedir bu Post-Truth / hakikat sonrası diyenler için ise harika bir podcast:

https://evrimagaci.org/post-truth-gerceklik-otesi-yalanlarin-gercekmis-gibi-sunuldugu-bir-dunyada-hakikatin-anlami-nedir-8574

Son olarak bir durmak, bir susmak ve içerideki sese kulak vermek için 10-15 ve 20 dakikalık meditasyon kayıtlarımı SoundCloud’da bulabilirsiniz:

https://soundcloud.com/yogabakkali

Ağustos’ta bakkalda ne var?

  • 16 Ağustos 19:00'da Yoga Nidra özel dersi Treyoga Marmaris programı üstünden çevrimiçi gerçekleşecek. Katılmak isteyenler Akut'a 60 TL bağış yaparak dekontu ile Treyoga Marmaris'e başvurabilirler.

  • Kapalı grup düzenli yoga dersleri devam ediyor.

Pazartesi Her Seviye Yoga 20:00-21:15 

Salı Yoga Terapi 20:00-21:15

  • 30 Yoga Terapi dersi video kaydına ulaşabileceğiniz 30 günlük Youtube Özel Abonelik ile de istediğiniz saat ve zamanlama ile istediğiniz yoğunlukta ve ihtiyacınız ya da hassasiyetiniz olan bölgelere uygun pratik yapabilirsiniz. Bel, boyun ya da skolyoz gibi kategorilerden anksiyete, uykusuzluk, anklizon spondilit gibi başlıklara kadar uygulamanın dokunacağı bölge ve problemler ile yoga yapabilirsiniz.

  • 7-10 Ekim Kalbin Toprağı İnzivası Kapadokya’da Gül Konakları’nda gerçekleşecek. Kayıtlar devam ediyor.